27 Mayıs 2024

gözlemevi • teknoloji ve toplum

Big Tech, Akademinin Sınırlarını Yeniden mi Çiziyor?

Ekin Nur Cangir

Dünyaca ünlü yapay zekâ ve dezenformasyon araştırmacılarının Big Tech’i eleştirmelerinin ardından işlerine son verilmesi bir tesadüften fazlası olabilir mi? Büyük teknoloji firmalarının akademi ile ilişkisinin, bilimsel ve toplumsal ilerlemeyi “hayırseverlikle” desteklemekten ibaret olduğunu varsaymak pek gerçekçi olmaz. Strateji ve halkla ilişkiler gibi departmanların tasarısıyla yürürlüğe konan programların, firmaların kendi kurumsal politikalarına hizmet eden yatırımlar olduğu unutulmamalı. Pek çok yatırımın arkasındaki kurumsal motivasyon ise aynı: Güç ilişkilerini kontrol etmek.

Örneğin, Instagram kullanımının akıl sağlığına zarar verdiğini gösteren pek çok makale bulunuyor. Ancak Facebook Research tarafından finansal olarak desteklenmiş bir makale, Instagram kullanan ve kullanmayan kişilerde depresyon, anksiyete ve yalnızlık seviyelerinin neredeyse aynı olduğunu savunuyor. Üstelik finansal desteğe ve kendi uygulamalarına dair bir araştırma yapılmasına rağmen Facebook Research ile herhangi bir çıkar çatışması yaşanmadığı ve çalışmanın tasarımında rol almadıkları belirtiliyor. Bu ne kadar gerçekçi?

Big Tech ve akademi arasındaki ilişkilenmenin temelinde, sistematik bir çıkar çatışması yatıyor. Akademik bütünlük gereğince araştırmacılar, finansal destek sağlayıcılarının hoşuna gitmeyecek araştırma çıktıları sunabilir. Peki teknoloji şirketlerinin eleştirel düşünceye ne kadar tahammülü var? Bu ilişkiler, akademik özgürlükten bilgiye erişime, araştırma gündemlerinden bilim insanlarının kariyer yollarına kadar pek çok alanda hissedilir etkilere sahip. 

Big Tech’in Akademideki Nüfuzu Artıyor.

Veriye erişim hakkı engelleniyor.

Platformlardaki dijital güvenlik ve dezenformasyon araştırmaları için gerekli verilere erişim, artık eskisinden daha zor. Mart 2023'te Twitter, araştırmacılara önceden ücretsiz olarak sağlanan API erişimini kaldırarak aylık 42 bin dolar gibi yüksek bir ücretle bu erişimi sunmaya başladı. Bu durum Twitter’dan hesap sorulmasını engelleyebilecek finansal bir bariyer oluştururken, akademik çevrelerden gelecek eleştirel araştırmaların da önü kesilmiş oldu. Bu uygulamanın Avrupa Birliği Dijital Hizmetler Yasası’nın 40.12 maddesini ihlal edip etmediği ise hala inceleniyor.

Sevmediği araştırmacıları işten çıkarıyor: Big Tech’in gücünün bir sınırı var mı?

Büyük teknoloji firmalarının akademik özgürlüğe ve bilimsel araştırmaların bağımsızlığına yönelik tehditin gerçekliği, Joan Donovan ve Timnit Gebru'nun deneyimlerinde somutlaşıyor.

2018 yılında Harvard Üniversitesi’nde Teknoloji ve Sosyal Değişim projesinde direktör olarak çalışmaya başlayan dünyaca ünlü dezenformasyon araştırmacısı Joan Donovan, medya manipülasyon kampanyaları üzerine araştırmalar yapıyordu. Eleştirel çalışmalarına bu bağlamda devam eden Donovan, 2021 yılında Facebook’u sarsan Frances Haugen dosyalarına dair bulgularını aralarında dönemin Facebook iletişim sorumlusunun da bulunduğu ve Harvard’ın en büyük bağışçılarının katıldığı bir toplantıda sunuyor. Ancak Mark Zuckerberg'in eşinin hayır kurumu tarafından Harvard Üniversitesi'ne yapılan 500 milyon dolarlık bağıştan sonra, Donovan'ın yürüttüğü araştırma projesinin kapatılacağı bildiriliyor ve sonrasında işine son veriliyor.

Timnit Gebru ise Yapay Zekâ (YZ) etiği alanında çalışan önemli bir araştırmacı. 2020 yılında Gebru, konuşmayı taklit edebilen bir YZ teknolojisinin marjinalize toplulukları dezavantajlı duruma düşürebileceğini iddia eden bir araştırmanın yayınlanmasını sorgulaması sonucu Google tarafından işten çıkarıldığını iddia etmişti. Tartışmanın temelinde ise Google’ın makaleye müdahale etme girişimi ve Gebru’nun bunu reddetmesi yatıyor.

Araştırmacılara uygulanan Big Tech baskısı, Google’ın makale değerlendirme süreçlerinde de oldukça belirgin durumda. Reuters’ın incelediği Google belgelerine göre, içerik öneri sistemlerine dair bir araştırmanın yayınlanmasına az kalmışken araştırmacılardan “olumlu bir ton kullanmaya özen göstermeleri” isteniyor. Böylece Big Tech, kendi çıkarına ters düşebilecek araştırmaları kontrol altında tutmak için akademik özgürlüğü riske atıyor. Ancak etik teknolojik ilerlemeler için Big Tech'in gücünü dengeleyecek ve akademik bütünlüğü koruyacak mekanizmaların güçlendirilmesi oldukça önemli.

GAFAM Dominasyonu: Akademiden sektöre beyin göçü

Big Tech'in akademik araştırmaları yönlendirme girişimlerinin hepsi, yukarıda bahsettiğimiz kadar doğrudan müdahaleler değil. Bazıları daha dolaylı. Büyük teknoloji firmalarının 1988'den 2021'e kadar dünya çapında 1300 konferansı finanse ederek ortaya çıkardığı 113.295 makale, bu firmaların Yapay Zekâ (YZ) araştırmaları üzerindeki baskın etkisini açıkça gösteriyor.

YZ etiği üzerine çalışan araştırmacıların finansal destek kaynaklarına dair bir inceleme, bu alandaki önde gelen akademisyenlerin %58'inin Big Tech firmalarından finansal destek aldığını ortaya koydu. Bu durum, MIT, Toronto, Stanford ve Berkeley gibi dünyanın en prestijli üniversitelerinde gerçekleştirilen araştırmaların dahi büyük teknoloji firmalarının etkisi altında ne kadar objektif ve bağımsız şekilde yürütülebileceğine dair soru işaretleri doğuruyor.

Yine YZ alanında eğitim gören doktora mezunlarının kariyer tercihlerinde de dikkat çekici bir değişim gözlemleniyor. 2019 yılında Yapay Zekâ üzerine doktora yapan mezunların %65'i akademi dışı sektörlere yönelmiş durumda. Bu oran, geçmişe kıyasla önemli bir artış gösteriyor; zira 10 yıl önce bu sayı sadece %44.4 idi. Bu eğilim, akademiden sektöre doğru kayan bir beyin göçünü ve bilgi transferini işaret ediyor.

Sigara ve Petrol Firmalarını Hatırlatan Yöntemler

Akademi, toplumun sağlıklı kararlar alabilmesi için gereken doğru ve tarafsız araştırmaların zeminini oluşturarak teknolojik yeniliklerden politika oluşturmaya kadar pek çok alanda toplumsal ilerlemeyi destekler. Ancak Big Tech, direkt ve dolaylı olarak desteklediği araştırmalarla, kendini aklama ve hatalı uygulamalarına gelen tepkileri yatıştırma peşinde. Bu durum ise yeni bir strateji olmaktan çok uzak. 

Geçmişte Big Tobacco ve Big Oil gibi güçlü endüstriyel oyuncular, uyguladıkları politikaları haklı çıkaracak akademik araştırmaları finansal olarak destekliyordu. Üstelik halkın dikkatini kendi yarattıkları sağlık ve iklim sorunları üzerinden çekmek için çözümün bir parçası gibi görünen kurumları da destekliyorlardı. Big Tech'in akademi üzerinde giderek artan nüfuzu da benzer bir sonuçla karşı karşıya kalınabileceğini gösteriyor. Ancak tarih tekerrür etmek zorunda değil.

Teknolojik ve toplumsal ilerlemenin güvenli şekilde sürdürülebilmesi tüm paydaşların -akademisyenler, kanun yapıcılar, toplum ve teknoloji firmalarının- ortak sorumluluğu. Bunun için ise büyük teknoloji firmalarının sahip oldukları güçten hesap sorulması gerekiyor.

Akademi vs Big Tech

Bütün bu veriler gösteriyor ki, Big Tech mevcut kuralları esnetme ve gri alanlardan faydalanma konusunda oldukça usta. Timnit Gebru’nun hikayesi, X’teki veriye erişim kısıtı ve bunlar gibi, başta münferit görünen, birçok noktayı bir araya getirdiğimizde ortaya daha büyük bir resim çıkıyor. Bu durum, Big Tech’in akademinin finansal destek ihtiyacını suistimal ederek kendisinden hesap sorabilecek mekanizmaları etkisizleştirmeye çalıştığına işaret ediyor.

Büyük teknoloji firmalarının bu tür uygulamalarına karşı daha şeffaf ve adil bir çerçevenin oluşturulması önem taşıyor. Veriye kolayca erişim, gelir kaynaklarının artırılması ve firmaların finansal olarak desteklediği araştırmaların telif hakkı konusunda akademinin daha fazla söz hakkı olması gibi pek çok düzenleme önerilebilir. Bununla birlikte finansal destek sağlanan araştırmaların akademik bütünlüğünü kontrol edebilecek bağımsız kurullar da oluşturulabilir. Nitekim Big Tech’in etkili bir şekilde denetlenmesi ve kurallara uygun hareket etmesi için sadece yeni düzenlemeler değil, uygulamada kararlılık gösterilmesi de gerekiyor.

TOP