27 Mayıs 2024

gözlemevi • teknoloji ve toplum

Dijital Çağda Nefretin Yeni Tanımı: Nefret Söylemi

Emirhan Serbest

Medya teknolojilerinin durdurulamaz gelişimi, bizleri yıllar içerisinde dijital bağımlılara dönüştürdü. Dikkat ekonomisi üzerine çalışarak zihnimizi yönetmeye çalışan büyük teknoloji şirketleri için bu platformlarda harcadığımız zaman, son derece kıymetli.

Zamanın bu önemi karşısında, sadece bir dakika içerisinde 25.1 milyon saat internette vakit harcanıyor ve Twitter üzerinden 360 bin tweet atılıyor. Yazılanlardan ve paylaşılanlardan hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu tespit etmek bir yana; bazı durumlarda herhangi bir konu hakkında paylaşım yapanların kim olduğu dahi bilinmiyor. Kimi zaman küfür veya hakaret edilerek karşıt kabul edilen düşünce veya ideoloji aşağılanıyor. Bu durum beraberinde daha fazla şiddeti ve ayrımcılığı getiriyor. Gerçek hayatta bir tartışmayı bu şekilde sürdürmek pek mümkün olmayabilir. Ancak dijital arenada bunu yapmak son derece basit. Peki bu basitliği bireyselden öte, toplumsal bir perspektiften değerlendirirsek nasıl sonuçları olabilir?

Nefret Söyleminin Yeni Formu: Esnek ve Dönüştürülebilir Bir Silah

Nefret söylemi ve saldırı kavramı aynı çerçevede yer alıyor. Bu kapsamda ırkçılık, yabancı düşmanlığı, dini ayrımcılık, cinsel yönelim ve kimlik ayrımcılığı, azınlık karşıtlığı gibi çok sayıda ve çeşitli nefret söylemi bulunuyor. Tüm bu türlerin ise birleştiği temel bir nokta var: Aşağılama. Nefret söylemi, bir grubun başka bir gruba yönelik üstünlüğünü karşı tarafa kanıtlamak, onları aşağılamak maksadıyla ortaya çıkıyor (Weber, 2009). Bu bağlamda -özellikle sosyal medyada- sistematik olan ve örgütlenebilen nefret söylemi, toplumsal dinamikleri derinden etkileyebiliyor.

Örnek olarak, devam eden İsrail - Filistin savaşında ortaya çıkan nefret söylemlerinde Filistinliler, insan dışı varlıklar oldukları ve yardımı hak etmedikleri söylenerek dehümanize ediliyor. Raporlanan bu paylaşımlar hakkında ise X, paylaşımları kaldırma yönünde herhangi bir aksiyon almıyor. Bununla birlikte nefret söylemi, dijital çağın kendi lugatına uyum sağlayarak birçok farklı üslup ve yöntemle ifade edilebiliyor. Kelimelerin ve cümlelerin, orijinal bağlamından koparılarak kompleks olduğu kadar yalın bir dille de aktarılabildiğini söylemek gerek.

Karşılaşmak, Tesadüften Fazlası

Mevcut sistemin içerisinde nefret söylemiyle sık karşılaşıyor olmak, tesadüften öte bir duruma işaret ediyor. Farklı yaşlardan kullanıcılarla yapılan bir araştırmada, kullanıcıların %25.3’ü son yedi gün içerisinde sosyal medyada nefrete şahit olduğunu belirtmiş. Nefret söylemi kullanıcı tarafından üretiliyor olsa dahi bu nefretin üretiminde ve yayılmasında rol oynayan tek aktör kullanıcı değil. Nefret söylemiyle sık karşılaşıyor olmanız, aslında bir tasarının ürünü. Madalyonun bir diğer yüzünde ise sorumluluk almayan ve nefret söylemi içeriklerinin %98’ine ev sahipliği yapmaya devam eden Big Tech var.

Öte yandan nefret söylemine karşı duyarsızlık, söylemlerini yaymak isteyen gruplar veya kitleleri galeyana getirmek isteyen trol hesaplar için âdeta bir fırsata dönüşüyor. Bu tekniklerden en yaygınları ise karşıtlık ilkesinden beslenmek ve ünlü -özellikle kamusal- figürlere saldırmak. Algoritmalarda popülerleşen nefret söyleminin psikolojik temellerini ve psikoloji literatüründen beslenen tekniklerini inceleyerek bu fenomeni daha yakından anlamaya çalışalım.

“Karşıtlıklar İlkesi”nin Sosyal Medyadaki Tezahürü: Etkileşim

Psikoloji perspektifinden düşünüldüğünde karşıtlıklar, Jung’un bahsettiği ve bireyin gelişimi için gereken yaşam enerjisi (libido) adına önemli bir güç kaynağı. Karşıtlıklar arasındaki çatışma, örneğin duygu ve mantık arasındaki çatışmalar, insanın kendini keşfetmesi ve bütünlüğe ulaşması için önemli bir rol oynuyor. Jung'a göre bu karşıtlıkların entegrasyonu, bireyin yaşamındaki çatışmaları çözme ve içsel bütünlüğe ulaşma yolunda önemli bir adım. Birey, bu karşıtlıkları birleştirerek ve onlarla uyum içinde yaşayarak daha bütüncül ve dengeli bir varoluşa erişebilir.

Ancak durum Big Tech için aynı değil. Big Tech’in ekonomisi için çatışmaların çözülmemesi gerekiyor. Yani Jung’un açıkladığı ve yaşam enerjisi için gereken karşıtlıklar, günümüzde kendine yeni bir form bularak sosyal medyadaki etkileşimin ve kullanıcıların medya tüketimi için kilit haline gelmiş durumda.

Sosyal medyadaki nefret söylemleri, hedeflenen grubun zarar görmesini ilk amaç olarak benimsiyor. Bir savunma mekanizması olarak da bu saldırıyla hedeflenen grubun üyelerinden tepki görmek kaçınılmaz bir hale geliyor. Herhangi bir olayı gündeme taşımak için tweet atan toplum aynı refleksini, grubunu ve dolaylı yoldan kendini savunmak için de gösteriyor. Bu karmaşanın ortasında hiç gündeme gelmeyen bir saldırı, su yüzüne çıkarak gündemin ilk sırasına yerleşiyor. Bu yolu hızlıca tamamlayabilmek adına ise, saldırı yapılacak noktaları iyi bilmek gerekiyor.

Figürler, Figüranlar ve Kitleler

Jacques Lacan, siyasi arenadaki nefret söyleminin, bir grup veya birey tarafından diğerini aşağılama, onların öz-imajını zayıflatma ve böylece kendi pozisyonlarını güçlendirme aracı olarak kullanılabileceğini belirtir. Yani nefret dolu konuşmak, çoğu politik yarışmanın tanıdık bir boyutu.  “Var olma tutkusu” olarak nitelendirilen bu boyut; konuşanın kendi benlik algısını, ait olduğunu düşündüğü toplumsal sınırlar içinde güçlendirmesine olanak sağladığı gibi kitlesel reaksiyonun da kapısını aralıyor.

Bu bağlamda insanların önem atfettiği figürlere saldırmak, karşıtlığı ve böylece etkileşimi oluşturmanın en pratik yolu. Olağan akış içerisinde zaten iyi bir etkileşime sahip olan bu figürler, saldırı karşısında hesap edilenden çok daha fazla etkileşim verme potansiyeli barındırıyor. Özellikle seçim gibi kritik dönemlerde gündemden düşmeyen kamusal figürler, tepki almanın kolay bir yolu olarak açık hedef halinde oluyor.

Zehirli Normalliğe Doğru

Nefret söyleminin farkındalığı saf dışı bırakan zehirli bir yanı var. Reklamcılık sektörünün, marka bilinirliğini arttırmak için sıkça salt maruz kalma etkisine başvurduğu bilinen bir gerçek. Buna göre, zihnimiz tarafından nicel anlamda en çok algılanan marka, tercihlerimize direkt olarak etki ediyor. Olumlu yanları mevcut olmakla beraber bu durum, hiç tanımadığımız ve ne sattığını bilmediğimiz bir marka için zihnimizi etkilemez mi? Nefret söyleminin barındırdığı risk ile bu durum aynı noktada kesişiyor.

Nefret söyleminin toplumsal reflekslerden beslenmesi ve sosyal medyanın gücüyle daha görünebilir hale gelmesi, daha fazla maruz kalmaya zemin hazırlıyor. Bu durum, salt maruz kalma etkisiyle düşünüldüğünde daha da kontrol edilemeyen bir noktaya tırmanıyor. Zincirin son halkasında ise hiç tanımadığımız bir insan, ideoloji, grup veya kitle hakkında yayılan nefret söylemi, zihnimizde ham maddesinin ön yargı olduğu bir şemayı var edebilme gücüne sahip oluyor. Bu doğrultuda belirtmek gerekir ki bağımlı olduğumuz sosyal medya akışı, bilincimizi elimine ederek bizi hiç tanımadığımız bir güruha karşı düşman hâle getirebilir.

Aynı durumun, sosyal medya akışına nispeten daha duyarsız olan kimseler için farklı bir çıktısı da mevcut. Internet Matters, dijital dünyada çocukların iyi olma halini incelediği bir araştırma yayınlıyor. Rapora göre her üç çocuktan ikisi çevrimiçi zarar görüyor ve geçmişe kıyasla, çocukların zararlı içeriklerden daha az etkilendiği gözleniyor. Ancak uzmanlar tarafından bu tür içeriklere maruz kalmanın giderek normalleştiği de düşünülüyor. Çevredeki nefret söylemiyle yüksek sayıda temas, bu söylemin toplumsal bir problem olarak kabul edilmesine yönelik algımızı riske atabilir.

Nefretin Viral Yolculuğunda Big Tech Ne Yap(m)ıyor?

Nefret söylemi, yeterince büyük bir sorunken bu sorunun yayılması özelinde sosyal medya platformlarının gücü ilk sırada yer alıyor. Yapılan araştırmalar, büyük kitlelere ulaşan nefret söylemi gönderileri karşısında Big Tech’in son derece duyarsız olduğunu gösteriyor:

Parayı Veren, Nefret Söylemini Yayabilir

Twitter Blue abonesi olan hesapların yaymış olduğu nefret söylemlerine karşı Twitter, herhangi bir şekilde önlem almıyor. Twitter, 100 abonesinin paylaştığı gönderiler arasında yalnızca bir gönderiyi kaldırmayı tercih ediyor ancak o gönderiyi paylaşan hesap, aktif kalmaya devam ediyor. Ayrıca Twitter üzerinden yapılan aramalarda Twitter Blue kullanıcılarının daha öncelikli sıralarda yer aldığı gözleniyor. Twitter Blue hesaplarından yazılan tweetlerin, normal hesaplara kıyasla “hafif” bir tercih eğilimi oluşturdukları biliniyor.

Facebook, Neonazi Hareketine Ev Sahipliği Yapıyor

Neonazi hareketinin kendi ürünlerini pazarlamasına göz yumarak kampanyaları için finansman elde etmelerine olanak sağlayan Facebook, ayrıca hareketin dünya çapında yayılmasında da önemli rol oynuyor. Yaydıkları ırkçı düşünceleri paylaşarak onlara destek olan farklı ülkelerindeki insanları “yabancı savaşçılar” olarak bünyelerine kazandırıyorlar. Facebook’un propagandasına ev sahipliği yaptığı bu hareket aracılığıyla yaklaşık 3.879 kişinin, Neonazi safında Ukrayna’daki çatışmalarda yer aldığı bildiriliyor.

İslamofobiye Yönelik Durgunluk Devam Ediyor

2023 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada Twitter, TikTok, YouTube ve Instagram üzerinden toplam 25 milyon görüntülenme almış 530 müslüman karşıtı içerik tespit edildi. Tespit edilen bu içeriklere yönelik gerekli bildirimler yapılmasına rağmen, içeriklerin %89’u ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. Hatta Twitter, bu paylaşımların %97’sine ev sahipliği yapmaya devam etti. Bu paylaşımların dışında Instagram, Twitter ve TikTok; kullanıcıların #deathtoislam, #islamiscancer gibi tagler aracılığıyla paylaşım yapmasına izin vermeye devam ediyor.

Bulunduğumuz ve Bulunabileceğimiz Nokta

gözlemevi olarak daha önce yayınladığımız çalışmalarda sadece dolandırıcılık reklamlarının değil, mikro hedefleme çalışmalarıyla yürütülen ve sonuca direkt etki edebilecek seçim kampanyalarının da Big Tech platformlarında gerçekleştiğini ortaya koymuştuk. Benzer şekilde nefret söylemi konusunun da riskli bir durum olduğu gayet belirgin fakat getirilen düzenlemeler ve algoritmik hassasiyet son derece zayıf.

Anonimleşmenin sağladığı imkanlar, nefret söyleminin yayılması noktasında çok tehlikeli ve cesaretlendirici olabilir. Bu konuya ilişkin düzenlemelerin getirilmesi son derece önemli. Instagram’ın yakın zamanda getirmiş olduğu ve şüpheli hesaplardan gelen mesajlara yönelik yapılan uyarı sistemi, nefret söylemi yayan kişilerin profilleri üzerinde de etkili olabilir ve diğer kullanıcıların yayılan söyleme karşı daha hassas ve duyarlı olmasını sağlayabilir. Ayrıca sosyal medya algoritmaları, küfür, zorbalık veya taciz içeren dili engelleyecek sistemlerle güncellenirse, nefret söyleminin yayılma hızı yavaşlatılabilir.

Kendi fikirlerimizi özgürce yazabildiğimiz değil, özgürce var edebildiğimiz bir dünya ümidiyle…

İnsan odaklı bir dijital atmosfer için gözlemevi olarak Big Tech’i izlemeye devam edeceğiz. Gözümüz üzerlerinde. 

 

Kaynakça:

1. Domo. Data Never Sleeps 11.0. Retrieved [07.04.2024], from https://www.domo.com/learn/infographic/data-never-sleeps-11

2. Weber, A. (2009). Nefret Söylemi El Kitabı, (Çev: M. Çulhaoğlu).

3. Center for Countering Digital Hate. (2024, February 22). 7 ways Meta is harming kids: Findings from the company’s internal studies. https://counterhate.com/blog/7-ways-meta-is-harming-kids-findings-from-the-metas-internal-research/

4. Center for Countering Digital Hate. (2023, November 14). Israel-Gaza crisis: X fails to remove 98% of posts reported by the CCDH for hate and extremism. https://counterhate.com/blog/israel-gaza-crisis-x-fails-to-remove-98-of-posts-reported-by-the-ccdh-for-hate-and-extremism/

5. Kavut, S. (2020). Carl Gustav Jung: Kavramları, Kuramları ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme [Carl Gustav Jung: A study on his concepts, theories and philosophy]. International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS), 6(2). e-ISSN: 2458-9381. https://doi.org/10.46442/intjcss.620975

6. Martin, J. (2018). The Rhetorical Satisfactions of Hate Speech. In: Krüger, S., Figlio, K., Richards, B. (eds) Fomenting Political Violence. Studies in the Psychosocial. Palgrave Macmillan, Cham. https://doi.org/10.1007/978-3-319-97505-4_7 

7. Center for Countering Digital Hate. (2019, September 16). Don't Feed the Trolls: How to Deal with Hate on Social Media. https://counterhate.com/wp-content/uploads/2022/05/Dont-Feed-the-Trolls.pdf

8. Zajonc, R. B. (1968). Attitudinal effects of mere exposure. Journal of Personality and Social Psychology, 9(2, Pt.2), 1–27. https://doi.org/10.1037/h0025848

9. Internet Matters. (2024). Children's wellbeing in a digital world: Index Report 2024. Retrieved [07.04.2024], from https://www.internetmatters.org/hub/research/childrens-wellbeing-in-a-digital-world-index-report-2024/

10. Center for Countering Digital Hate. (2023, June 1).Twitter fails to act on Twitter Blue accounts tweeting hate. Retrieved [07.04.2024], from https://counterhate.com/research/twitter-fails-to-act-on-twitter-blue-accounts-tweeting-hate/#about

11. Center for Countering Digital Hate. (2020, November 22). Hatebook. Retrieved [07.04.2024], from https://counterhate.com/research/hatebook/

12. Center for Countering Digital Hate. (2023, September 13). X Content Moderation Failure. Retrieved [07.04.2024], from https://counterhate.com/research/twitter-x-continues-to-host-posts-reported-for-extreme-hate-speech/

13. Aktaşoğlu, M. (2023, April 14). Instagram'ın yeni 'Gözden Geçir' özelliği nasıl 'çapkın turnusolu' oldu? Mashable Türkiye. Retrieved from https://tr.mashable.com/uygulamalar-ve-donanim/11824/instagramin-yeni-gozden-gecir-ozelligi-nasil-capkin-turnusolu-oldu

TOP