3 Aralık 2023

gözlemevi • propaganda incelemeleri

⚔️ Propaganda Savaşları ⚔️

Osman Kavala meselesi, AYM ile Yargıtay Gerilimi ve Algoritmaların Tarafsızlığı

Söylem savaşları, algoritmik manipülasyonlar ve sosyal mühendislik müdahelelerini masaya yatırıyoruz. Her bir hamle, her bir strateji, gündemi nasıl etkiliyor? Güncel meseleler üzerinden propaganda dinamiklerini inceliyoruz. Keyifli okumalar dileriz.

Osman Kavala Dizisi ve Çerçevesiz Gerçeklik

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un doktorasını üzerine yaptığı medya teorisyeni Baudrillard'a göre, modern toplumda gerçeklik ve temsiller (simülakrlar) arasındaki sınır giderek belirsizleşir: “Simülakr” hiçbir gerçek referansa sahip olmamasına rağmen gerçeği taklit eden bir imgedir. Osman Kavala dizisiyle de yapılmak istenen tam olarak bu: Kavala’nın, bir televizyon karakteriyle özdeşleşmesi.

Casus mu, hayırsever iş insanı mı? Osman Kavala ismi, tam bir “9 mu, yoksa 6 mı?” problemi hâline geldi. Meseleye tamamen nereden bakıldığına göre, ya devleti devirmeye çalışan bir casus ya da vatandaşların daha özgür yaşaması için hayır yapan bir iş insanı. Halkın düşüncesini şekillendirmeye kimin daha çok çalıştığı ise oldukça net: Osman Kavala’yı casus gibi gösteren bir dizi dahi çekilirken, muhalefet cephesinde siyasi açıklamalar dışında bir ikna çalışması yok.

İki zıt görüş arasında, gerçeği çerçeveleme çabası kaybolmuş gibi. Doğru çizilmiş bir çerçeve içerisinde üretilen söylemler, yalnızca benzer düşüncedeki tarafları konsolide etmekle kalmaz, aynı şekilde düşünmeyen insanları ikna etmenin de kapısını aralar. İktidar ve muhalefetin söylemleri ise kendi taraftarlarını pekiştirmek üzerine kurulu ve farklı düşünenleri ikna etmekten çok uzak. Peki Osman Kavala meselesinde muhalif ve iktidar yanlısı söylem üreticilerinin çerçeveleri nasıl? Burada, karşı tarafın sorularını cevapsız bıraktığı için sürdürülebilir olmayan iki söylem söz konusu:

Muhalefet: Bu adam koşulsuz şartsız serbest kalmalı - Çerçeve dışında kalan: Gerçekten kirli bağlantıları var mı?

İktidar: Bu adam koşulsuz şartsız mahkum edilmeli - Çerçeve dışında kalan: Hukuksuz yargılanması? 

Söylem inşasının medyadan siyasete doğru değil, siyasetten medyaya doğru ivmelendiği günümüz Türkiye’sinde, siyasilerin ürettiği söylemlerin nasıl bir çerçeveye oturduğu son derece önemli hâle geliyor. Doğru çerçevelenmiş söylemlerin vatandaşları ikna kabiliyetinin daha kuvvetli olduğu anlaşıldıkça, siyasetçilerin söylemlerinin niteliği gittikçe daha göze çarpıyor.

AYM ile Yargıtay Savaşı

Nüfusun yarısından daha azının lise mezunu olduğu bir ülkede, halkın hangi mahkemenin diğerinden daha yüksek olduğunu bilme ihtimali düşük. Hal böyleyken AYM'nin yetkilerinin kısıtlanması kararı, önemini sadece avukatların anlayabileceği, oldukça teknik bir mesele haline geldi. CHP lideri Özgür Özel'in gündem olan "darbe girişimi" yorumu ise epik anlatıları çağrıştırmasına rağmen yetersiz kalan bir destan gibi duruyor.

Söylem inşası kavramı yine karşımıza çıkıyor. Muhalefet bloğunun söz konusu yargı krizine karşı kurguladığı söylem inşası, Kavala meselesinde olduğundan çok farklı değil. Çerçeve çizilirken “hukuk” ve “Anayasa” kavramları üzerinde o kadar duruluyor ki, sadece muhalif dağarcığın bir parçası olarak algılanıyorlar. Dolayısıyla bu söylemler bir türlü muhalefetin kendi yankı odasını aşamıyor. 

Spin doktoru reçetesi: AYM ile Yargıtay arasındaki krizin öncelikle hukukî ve politik nedenleri analiz edilmeli. Bununla birlikte, alınan pozisyon ile yapılacak analiz arasında bir nedensellik bağı kurmak son derece elzem. Nitekim söylem inşası yalnızca “Hukuka aykırı / Anayasaya aykırı” çerçevesinde kaldığında, bu kitleleri ikna edebilecek bir boyuta bir türlü ulaşamıyor. 

Çerçeve yeterince sağlam mı? CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel’in meseleyi bir “darbe girişimi” olarak adlandırması, bir çerçeveleme örneği. Ancak Özel, bu çerçeve içerisinde sağlam bir anlatı kurgulayamamış olacak ki bırakın iktidar bloğunu destekleyenleri, gelişmelerden rahatsız kitleleri dahi ikna edemedi. Muhalefetin kükreyerek başlattığı bir söylem, yine bir saman alevi gibi yanıp söndü. 

Söz konusu hukuk olduğunda, ajitasyon muhalif siyasi anlatı tarafından da kullanılıyor, ancak bir argümantasyonda yalnızca ajitasyona, yani dinleyeni sarsacak duygusal ögelere yer vermek bir mantık safsatası. Argumentum ad passiones olarak tanımlanan bu mantık safsatası, ya konuşmacının meseleyi derinleştirecek bilgi kapasitesine sahip olmadığı ya da tartışılan meselenin yeterince derinlikli bir mesele olmadığı durumlarda başvurulan bir yöntem. Yargı krizinin yeterince derinlikli bir mesele olmadığını öne sürmemiz söz konusu olamayacağından, elimizde yalnızca tek bir öncül kalıyor. 

Ana akım medya taraf tutuyor, peki ya algoritmalar?

İktidara yakınlığıyla bilinen medya hesaplarının erişimi dakikalar içinde on binleri bulurken muhalefete yakınlığıyla bilinen medya hesapları, bu rakamları geriden takip ediyor. Örneğin paylaşılalı henüz 2 dk olan bir gönderi 437 beğeni almışken hemen bir dakika sonra beğeni sayısı 944’e ulaşıyor. Şu anda 55 binden fazla beğeni alan paylaşımın erişim rakamlarına muhalif yayın hesapları ulaşamıyor. 

Şunu unutmayalım: Ana akım medya iktidarın elinde olsa da, algoritmalar taraf tutmuyor.

Çerçeve ne kadar sağlamsa mesaj da hedefine o kadar kolay ulaşır. Etkili sosyal medya kullanımı, söylem çerçevesinin ne kadar isabetli biçimde kurgulandığının da bir göstergesi aslında. Sosyal medyadaki erişim algoritmaları, söyleminizin daha çok kişiye ulaşmasını sağlayarak tartışmayı sizin kurguladığınız çerçeve içine hapsedebilme gücüne sahip. Hâl böyle olunca da çerçeveyi kurgulayan, çerçeve içerisinde yeni (ve karşıt) bir söylem üretmek isteyene göre çok daha avantajlı bir pozisyona oturur. 

Türkiye’deki kamusal tartışma sahasında ise algoritmaların gücü sıklıkla hafife alınıyor. Algoritmalar taraf tutmadığından, doğru iletişim stratejisiyle, belki kamuoyunda azınlık kalabilecek görüşler, kamusal tartışmanın içerisine oturabilir. Aynı şekilde yanlış iletişim stratejisiyle, kamuoyunda oldukça fazla yankısı bulunduğu düşünülen görüşler, tartışma çerçevesinin dışında kalarak harcanabilir.

TOP