29 Aralık 2023

gözlemevi • propaganda incelemeleri

Propaganda Savaşları ⚔️

Türkiye’de Sosyolojik Kutuplaşmaların Mikrokozmozu: Çam Ağaçları

Çağın Tan Eroğlu, Handan Uslu

Şehit haberleriyle sarsılan ülkemizde gündem maalesef ki hızla değişiyor. Cenazeler üzerinden dahi söylemler üretiliyor. Bu duruma gelecek bültende değineceğiz ancak şimdi, ülkemizin acısını paylaşıyoruz. Başımız sağ olsun.

Her ülkenin farklı yılbaşı gelenekleri var, bizim de çam ağacı meselelerimiz… “Propaganda Savaşları”nın olmazsa olmazı, dijital alanda oluşan iki kutuplu söylemler. Ülkenin siyasî, hukukî ve ekonomik boyutlarıyla söylemleri inceliyoruz. Ancak bu bültende konuşacağımız konu ne siyasî ne ekonomik ne de hukukî bir bağlama kolayca oturuyor. Kim, neden birini tehdit etsin? Neticede, çam ağacı, öyle değil mi? 

Değil. Türkiye’nin yakın tarihinin temel sosyopolitik kırılımları, çam ağacı özelinde en üst telden somutlaşıyor. İster Şerif Mardin gibi merkez-çevre okuması olsun ister Kızılcık Şerbeti gibi dizilerin meşgul ettiği muhafazakâr-seküler okuması.. Çam ağacı Türkiye’deki pek çok sosyolojik okumanın istemeden de olsa merkezinde yer alıyor. 

Anlatılar dijital mecrada nasıl çarpışıyor? Gözlerimizi X'e çeviriyoruz.

Her şey, 4 Aralık tarihinde bir grup öğrencinin kampüste bulunan bir çam ağacını süslemesiyle başladı. Küçük bir arkadaş kitlesine hitap eden bu paylaşım, çoğunlukla olumlu karşılandı. 

Ancak “hiç yoktan” denebilecek bir refleks ile iki gün sonra, “No Context YTÜ” isimli bir X kullanıcısı, bu sefer ağacın farklı bir fotoğrafını paylaştı. Süsler çıkarılmıştı. Her ne kadar “çam ağacı savaşları”nı başlatan fiil bu olmasa da, söz konusu paylaşım, bülten süresince üzerinde duracağımız “çam ağacının sosyopolitiği” tartışmalarının sinyallerini vermişti. Neticede ilk paylaşımın aksine, “No Context YTÜ” hesabının yorumları kahir ekseriyetle iki uçluydu: Güzel olan her şeye karşılar mıydı? Ya da bu Batı’nın sinsi bir planı mıydı? Kutuplaşma dijitalde köpürmeye başladı.

Ve yeni bir fotoğraf geldi. Ağaç tekrar süslenmişti. Ancak paylaşımın altındaki yorumların polarizasyonu bakiydi. “Çam ağacı savaşları” başlamadan önceki belki de son “nötr” paylaşım buydu. Nitekim yeniden süslenen çam ağacı paylaşımı üzerine bir kullanıcı, belirli bir saat dahi belirterek, çam ağacını kökten sökeceğini ifade etti.

Çam ağacı savaşları” böylece başladı.

Bir grup öğrenci çam ağacındaki süsleri kaldırmak, hatta gerekirse çam ağacını kökünden sökmek için hazır beklerken yine bir grup öğrenci, çam ağacına bir zarar verilmemesi için nöbet beklemeye hazırdı.

Kaldı ki öyle de oldu.

Propaganda Çerçevesi:  

“Canları pahasına” ifadesinin ciddiyetini, çam ağacını koruyan gençlere yönelik yapılan silahlı tehditlerden anlayabilirsiniz. Olay artık büyümüştü. Medya, ünlüler, köşe yazarları olayı çerçevelemeye başladı. Şimdi bu çerçeveleri inceleyelim.

Öğrenciler düşmanlaştırılıyordu. İktidara yakın bir gazete, ağaç nöbeti tutan bir öğrencinin âdeta “kâfir” olduğunu iddia eden haberler yayınladı. Bir başka yayın organına göre ise mesele dümdüz bir provokasyondu. Öğrenciler, olsa olsa üniversiteleri “eğitim kurumu” ekseninden saptırmak istiyordu.

Siyasal pozisyonlarını iktidara yakın olarak konumlandıran medya organlarının konuyu çerçeveleme biçimi, artık bir ezber teşkil eder durumda. Düşmanlaştırma ya ilk alıntıda olduğu gibi doğrudan şahıs üzerinden yapılıyor ya da asıl görevi “öğrenmek” olarak değerlendirilen öğrencilerin “öğrenmek” dışında bir işle uğraşması lanetleniyor. 

Muhalefetten bu çerçelemeye bir karşı çerçeve görmüyoruz.

Geçtiğimiz bültenlerde Carl Schmitt’in siyasal kavramına yönelik saptamalarına sıkça değinmiştik. Bu bültende de, belki apayrı bir konuda siyaset alanının yine “dost-düşman” ilişkilerine indirgenebilmesi, Türkiye’nin mevcut politik atmosferi üzerine çok şey söylüyor olsa gerek. 

Doktorun önerisi: Yılbaşı kutlamalarının Türkiye’nin en temel sosyopolitik tartışmalarından biri olduğunu ifade ettik. Dijital alanda rastlanacak en temel bir tartışmada dahi, konunun ele alındığı %50-%50’lik kırılma tezahür ediyor. Gelgelelim yakın zamanda, özellikle “yaşam tarzı” ekseninden ele alınan bu tartışmalar ana akımlaştıkça, iktidar anlatısı büyük oranda ağır basıyor. Muhalif siyasî aktörlerin, meseleyi hiçbir eksenden çerçevelemiyor olması büyük bir eksiklik.

Söylem Çerçevelemenin Gücü Adına, Güç Kimde?

Toplumsal olayların aktörleri yalnızca büyük resimdekiler olsaydı, propaganda savaşlarından söz edemez olurduk. Yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın pek çok yerinde büyük toplumsal kırılmalar, küçük iz düşümlerle ilişkilendiriliyor. Ancak bu iz düşümsel tespitin her zaman doğru olmayabileceği gerçeğini göz önünde bulundurmalıyız.

Propagandistlerin belki de en büyük gücü, bakışlarımızı kendilerine değil, istedikleri yöne doğrultmamızı sağlamak. Büyük resmi görebilmek için bu hassas pratiğin detaylarını daha iyi incelememiz gerekiyor.

Örneğin, globalleşen dünyada ticaret ilişkileri gittikçe daha karmaşık hale gelirken şeffaflık sorunu gündemde kalmaya devam ediyor. Dünyanın bir bölgesinde sürmekte olan sıcak savaşın ardındaki ilişkiler ağı da bu karmaşıklıktan nasibini her zaman alıyor.

Ancak izdüşümsel olarak seçilen “günah keçileri”, üçgenin tabanına doğru ilerledikçe daha da çok cismanileşiyor.

Bu cismanileşmenin de ardında yatan nedensellik her zaman uluslararası ilişkileri ilgilendirmiyor. İç propaganda savaşlarının devreye girdiği nokta da tam olarak burası.

Hâl böyle olunca propaganda suretiyle çerçevelemenin tek motivasyonu, politik anlatının da ötesinde, finansal ve hatta sosyal değişimleri tetiklemek oluyor.

Bu pratik, bir kahve markasını dünyada süregelen en kanlı savaşlardan birisiyle ilişkilendirmek noktasına kadar sivrilebiliyor.

Ancak bir adım geriye doğru gidip daha geniş çerçeveye bakmaya çalıştığımızda meselenin bu denli siyah ve beyazlardan ileri gelmediğini görmemiz mümkün hâle geliyor.

Peki bu pratiği başlatan, sürdüren mekanizmalar neler? İçinde bulunduğumuz çerçeveyi tespit edebiliyor muyuz? Bakış açımızı biz mi belirliyoruz, yoksa bizim adımıza başkaları mı?

Propaganda Savaşları’nın gelecek sayısında görüşelim. 

TOP